Dilerseniz bu hikayeyi Haluk Levent’in sözleriyle okuyalım. ”Bir gün doktorların odasındaydım ve doktorlardan biri bana ”Haluk Bey bu kızı gözden çıkartın.” dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah; ”Gözden çıkartılan kadın Osmanlıca’da ”Elfida” anlamında” dedi. Belki tam birebir karşılamıyordu, ama kavram olarak çok uyuyordu. Tabii biz arkadaşımla birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyza Nur’u çok seviyordum.Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah da sözlerinde düzenlemeleri yaptı. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyza Nur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama kendisi olduğunu bilmiyordu. Elfida olarak biliyordu. Tabii küçüktü, o zamanlarda 8 yaşlarındaydı.O dönemde şirketlerim batmış, altından kalkamayacağımı düşündüğüm borçların içine girmiştim. Şarkıdaki ”Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.” cümlesi de bunu ifade etmek içindi. Yani zaten ben bitmişim, bari sen de gitme demek içindi.Sözlerdeki başka bir ”Kim bilir kaç yüz yıldır sarılmamış kolların.” cümlesi de, anne ve babası gece gündüz hastanede nöbetteydiler. Beyza Nur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim. ”Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu” sözleri ise, Beyza Nur’un gerçekten hep yağmurlu gözleri vardı hayata tutunmaya çalışan.O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyza Nur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyza’yı kaybettik. Ardından anne ve babasından rica ettim. ”Yıllardır kızınızın başında beklediniz ve evet onu kaybettik. Lütfen bir çocuk daha yapın.” dedim. Aradan 1 yıl geçti, beni aradılar. ”Haluk Ağabey bir kız çocuğumuz oluyor !” dediler ve ben de ”Ne olur ismini Elfida koyun.” dedim. Elfida şu an 8-9 yaşlarında bir okulda okuyor ve ablasının ismini taşıyor.”Diyerek hepimizin neredeyse ezbere bildiği ve severek dinlediği “Elfida” şarkısının hüzünlü hikayesini bizlerle paylaşır.